Monday, September 22, 2008

"BİR HACKER MANİFESTOSU"

"McKenzie Wark’ın Bir Hacker Manifestosu çarpıcı ve güzel bir kitaptır: ikna edici, radikal ve heyecanlandıran, dijital çağ için silahlara politiko-estetik bir çağrıdır.

Kitap gerçekten de, başlığının da anlattığı gibi, bir manifestodur: radikal açıdan yeni sayılabilecek bir vizyon için genel bir açıklama ve bu vizyona dayalı aksiyonlar için bir çağrıdır. Bir seri kısa, sayılı paragraflar ya da tezler şeylinde yazılmıştır; yazılımı sıkı, sıkıştırılmış ve aforistiktir ya da Wark’ın kendisinin de söylemekten hoşlandığı gibi “çıkarımsaldır”. Şüphesiz, Bir Hacker Manifestosu “post-yapısalcı” filozofik metinlerin (Derrida, Lacan, vs) olduğu zorlukta “olmasa da, yazımın sanki yoğun bir atmosferik basınca maruz bırakılıyor olması nedeniyle en az alanda en çoğunu söyleyebilmektedir ki bu nedenle yoğun bir berraklık ile karakterize edilmiştir. Deleuze bir yerlere, bir aforizmanın gerilimde bir güçler tarlası olduğunu yazmıştır, bu sebeple Wark’ın yazıları tam olarak bu duygu için aforistiktir. Bu kitabı Wark’ın anlattıklarının tamamıyla tam olarak aynı fikirde olmasam da hem haz alarak hem de heyecanlanarak okudum.

Bir Hacker Manifestosu
— hem oluşum hem de içerik açısından — Marx ve Engels’e ve hatta fazlasıyla Guy Debord’un Society of the Spectacle (hakkında derin bir şekilde karışık hislerimin olduğu bir kitap) kitabına borçludur. Wark’ın tutkusu (kendisi bunu “kripto-marksist”olarak tanımlar) Marx’ın fikirlerini günümüzün sayılara dönüşen bilgiler ve “zihni haklar” çağına uygulamaktır. Kültürel marksistlerin ve “post-marksistlerin” (Marx’ın gerçek fikirlerinden çok genel ruh yapısına atıfta bulunanlar) tersine, Wark doğrudan ekonomik üretim, üretim hâsılatlarının aidiyeti ve üretim işleminin sonuçları ve buna bağlı sömürü ve kamulaştırma gibi konulara değinen “mülkiyet sorusu” üzerine odaklanmaktadır. Sınıf Wark’ın analizlerinin merkez kategorisidir ve Wark sınıf kavramını, günümüzde daha yaygın bir kullanım olan müphem sosyolojik düşünce (özdeşlik ve değerler ile ilgili ortak bir kanıya sahip olan bir grup insan) yerine Marxın tanımladığı gibi tanımlamaktadır. Değer üreticileri ve üreticilerin emeğinden kar sağlayan ve üreticilerin ürettiği üretim fazlasının kontrolünü elinde tutan legal sahiplerin arasındaki zıtlaşan menfaatler her zaman soru işareti olmuştur.

Modern kapitalizm 16. ve 17. yüzyıllarda - feodalizmi reddedişin ortaya çıkmasıyla- umumi arazileri evvelce istimlak etmiş olan varlıklı toprak sahiplerinin, çiftçi ya da köylüleri (ancak sıklıkla toprağı olmayan, hiç bir şey sahibi olamayan ve hatta iş bile bulamayan kişileri) ücretli (en iyi durumda) işçi durumuna (Bu evre Marx’ın yararlı ancak Wark’ın kullanmakta başarısız olduğu bir terim olan “Primitif akümülasyon” şeklinde adlandırdığı evredir ) çevirmeleri ile başlamıştır. Kapitalizm daha sonra 18. ve özellikle 19. yüzyılda endüstri işçilerinin, hayatlarını sürdürebilmek adına işçiliklerini üretimlerin hâsılatlarını kontrol eden ve endüstrileşmenin muazzam ekonomik büyümesinden elde edilen karı toplayan kapitalistlere satmak zorunda kalması ile şiddetini arttırmıştır. Wark bu işlemin üçüncü bir versiyonunu günümüzün çağdaş Bilgi Çağında bilgi üreticilerinin (en geniş şekilde algılanabilir: sanatçılar, bilim adamları, yazılımcılar, ve tüm öncüler, kısacası bilgi üreten herkes) işçiliklerine patentlere ve buluşlarının telif haklarına sahip olan büyük şirketler tarafından el konulması ile gerçekleştiğini düşünmektedir. Wark bilgi üreticilerine “hacker” demekte ve bilgi sahipleri/istimlâkçilerine de “vektöralist sınıf” demektedir (“bilgi” üretildiği anda “vektörler” boyunca gezdiği ve bir yerden bir yere aktarıldığı için).

Bu formülasyon Wark’a bilginin ekonomisi ve politikası ile ilgili geniş çaplı sezilerin kombine ve sentesize edilmesi şansını verecektir. Birçok gözlemcinin de not ettiği gibi “umumi” olarak kullanılagelen bilgiler artan bir hızla özelleştirilmektedir ( 500 yıl önce umumi arazilerin özelleştirildiği gibi ) Şirketler belli başlı ticari markalar yaratmakta, metinlere ve kamu alanlarında dolaşan verilere telif hakkı koymakta ve hatta tüm genomları patent altına almaktadır. İronik olan şey şudur ki; yeni teknolojiler poliferasyonu ve tüm türlerde bilgi ve ilim yaratımını (mash-up kayıtlardan veri tabanı korelasyonlarına, yazılım geliştirmeye ve genetik alterasyonlara kadar) olası kılmasıyla, “zihni haklar” ile ilgili kurallar artan bir şiddetle bu poliferasyonu sınırlamaktadır. Mp3 indirmenin fiziksel mülkiyetin hırsızlıktan korunması ile aynı şekilde inzibat altına alınıyor olması, ben arabanızı çaldığımda siz ona artık sahip olmuyor olduğunuz ancak ben sizin müzik dosyanızı indirdiğimde sizi hiç bir şeyden mahrum bırakmadığım için bir paradokstur. Kültür her zaman karıştırarak, eşleştirerek ve değiştirerek ve hali hazırda mevcut olanı alarak ve bozarak çalışmıştır ama bu tür denemelerin illegal olmasından bu yana, yaygın kültürümüzün temel içerikleri özel mülkiyet olarak yeniden tanımlanmıştır. Öğrencilerime her zaman söylediğim gibi, çağdaş yasalar altında Shakspeare oyunlarını asla yazamazdı. Günümüzde “icat” tan daha değerli herhangi bir şey olmasa da, zihni hakların kuralları icatlara hızla engel olmaktadır çünkü sadece büyük şirketler bunu gerçekleştirebilektedir.

Wark bu gelişmelere, “mülkiyet hakkı” fenomeni gibi “kripto-marksist” terimleri ve sınıf çatışması ile yerlerini belirleyerek başka hiç kimsenin değinmediği şekilde değinmiştir. “Bilgi daima özgür olmak ister ancak sürekli zincirlenmiştir” (#126).Bu ayrıca geleneksel marksistlerin belirtmek istedikleri (halen endüstriyel paradigmaya fazlasıyla bağlı) çatışmaya nazaran bilgi üzerindeki çatışmanın daha ciddi, daha merkezi olduğu anlamına gelir. Ekonomik istismarların önceki biçimleri genellikle (şüpheli biçimde) kıtlığa dayandırılsa da, Wark bilgi için bu dayandırmanın tamamiyle absurd olduğuna dikkati çekmektedir. Bilgi ucuz ve boldur, ve kıtlığın kuralları altına girebilmesi için tüm bükülmelerden geçmelidir. Sadece bu “zihni hakların” saçmalığını ortaya çıkarmaktadır. Kişisel hackerlar (yazılım mühendisleri, söz ya da şarkı yazarları) hususi bilgisel emeklerinin üretimini kontrol ederek (ve bunun için para alacaklarından emin olarak) ekonomik olarak bir şeyler kazanacaklarını hissetmelidirler; ancak daha geniş bir bakış açısıyla, onların “sınıf menfaati” serbest bilgiden geçmektedir, çünkü kendi kreasyonlarını yaratabilmek için bilginin ya da kültürün temeline ulaşım hakkına sahip olmaları onlar için “işlenmemiş materyal”dir. Ve gerçek şudur ki; bu işlenmemiş materyale sahip oluşlarının kuvvetiyle, yeni kreasyonlardan kar sağlayacak olanlar, yaratıcılar/hackerların kendilerine nazaran “vektörist sınıf” olacaktır.

Argümanlarını yaratırken, Wark değişik geçerlilikleri bir araya getirmektedir. Manifestosu en derin köklerini Wester Marksist geleneklerinden, Marx’ın kendisinden Lukacs ve Benjamin’den Situasyonistlere kadar uzanan bir doğrultudan alıyorsa da, bunun yanı sıra güçlü bir şekilde Deleuze ve Guattari’nin “sanal” nosyonlarının yanı sıra Mauss’un hibe teorisinden de esinlenmiştir. Aynı zamanda, direk olarak serbest yazılım hareketlerinin, DJlerin ürettikleri mash-up’lar ve radikal Net ve yazılım sanatçılarının uygulamaları (ve ethoları) ile de doğrudan ilintilidir.(Aslında, kitabın çoğu kısmı nettime listserv’de bulunmaktadır).

Bir Hacker
Manifestosu’nun gücünün büyük bir kısmı kaynakları çok geniş bir aralıkta koordine ederek ‘çıkarımlar yapmasından’ gelmektedir.Wark “bilginin” gücünün mümkün olan en geniş “çıkarımları” yapmaktan geçtiğini savunmaktadır:“çıkarım yapmak çeşitli yollarla değişik ve ilgisiz sorunların olası birçok ilişki doğurabileceği fikri ile bir düzlem inşaa etmektir. Çıkarım yapmak doğanın sanallığını ifade edebilmek, olasılıklarının örneklerinden haberdar olabilmek, mutlak ilişkiselliğin dışında ilişkiler gerçekleştirebilmek ve çoğaltımı açıkça gösterebilmektir.”(#008). Çıkarım yapabilmek mevcut köleliğimizin arkasındaki güçtür ancak bunun yanı sıra potansiyel özgürlüğümüzün de kaynağıdır. Zihni haklar ile ilgili günlük deneyimlerin haricinde yapılan çıkarımlarla ilgili usul, konuyu 0’ların ve 1’lerin kontrollü akımına dönüştürmektedir. Ancak bu kamulaştırma konusuna cevap “vektöralistlerin” usulünün halen kısıtladığı olası gelişmeleri ilerletebilmek için çıkarımlar yapmaya devam edilmesidir. Bir Hacker Manifestosu, kendi içinde bu tür ileriye dönük bir çıkarımın ta kendisidir; halihazırda mevcut direniş biçimlerinden bir yol çizmekte ve herkese hitap eden bir aksiyon şekli (daha soyut) yaratmaktadır.

İtiraf etmeliyim ki, tamamen ikna olmadığım birkaç nokta var. Örneğin, Wark endüstriyel işçiler ve hackerlar arasında, kapitalistler ve vektöralistler arasında olduğu gibi büyük bir ayırım yapıyor; bu durum kamulaştırma öyküsünün devamını küçümsemeye yol açıyor.; Hardt ve Negri’nin tıpkı kendisi gibi müphem ve tanımlanamaz olan yığın terimi gibi bir terimle, Wark’ın endüstriyel üretim ve bilgi üretimi arasındaki çok sert ayırımla olduğumdan daha mutlu olabilirdim. Hardt ve Negri’nin umumi olarak yaratılan bilgi ekonomisi konusunda Wark’a nazaran daha cömert bir anlayışları vardır. Ben de korkarım ki; Wark’ın gerçekte Hardt ve Negri ile paylaştığı tarihsel optimizmi kabul etmek konusunda olumsuzum, günümüzün dünyasında, bence, hem zengin hem de fakir ülkelerde, metalaşma ve tüketicilik ile ilgili afektif yatırımlarımız, gerçek sınıfsal menfaatlerimiz ile gerçekten aynı hizada gidebilmek konusundaki arzumuzun uzağında kalmaktadır (yine de bu menfaatlerin ne oldukları konusu kuramcılar için önemli bir hadisedir)

Her şeye rağmen, bu eleştiriyi bu şekilde (hafifçe) negatif bir not ile bitirmek istemem. Buradaki yorumlarımın herhangi birisinin, Wark’ın argümanlarının hoşgörüsü ile ilgili duyguyu yansıtmakta başarısız olmuş olmasından korkuyorum ki bu argümanlar referanslarının tam kapsamı, katettiği mesafe, vizyonunun vazgeçilemez radikalliği ve şiddetidir. Bir Hacker Manifestosu insanları aksiyon almaya yöneltmek konusunda başarılı olsa da olmasa da dijital kültür tarafından gerçekleştirilmiş olan değişiklikler konusunu ciddiye alan herkesin dikkate alması gereken bir kitaptır."

"the pinocchio theory"den çeviren: gülden ortaç