Tuesday, June 17, 2008

ÖNSÖZ BABINDA...

“Bu artık bizim dünyamız… Elektronun ve devre anahtarlarının dünyası… Saniyede akıp giden veri birimlerinin güzelliği… Çıkar peşinde koşuşan açgözlülerin elinde olmasaydı; son derece ucuz olabilecek, zaten mevcut olan bir hizmeti para ödemeden kullanıyoruz. Keşfe çıkıyoruz… Ve sen bize suçlu diyorsun. Bilgiyi arıyoruz… Ve sen bize suçlu diyorsun. Bilgiyi arıyoruz. Ve sen bize suçlu diyorsun. Bizim ten rengimiz, milliyetimiz, dinsel bağlantılarımız yok. Ve sen bize suçlu diyorsun… Sen atom bombaları yapıyor, para için savaşlar çıkarıyor, hile yapıyor ve bizim tüm bunları kendi iyiliğimiz için yaptığına inandırmaya çalışarak yalan söylüyorsun… Hala biz suçluyuz… Evet, ben suçluyum, suçum merak.”

The Mentor

Her ne kadar Hacker’ların tarihi, iki bilgisayarın (kimilerine göre iki telefonun) birbirine bağlandığı anda başlamış kabul edilse de 1960’lı yıllarda, birkaç “meraklı” gencin Massachusetts Institute of Technology adlı üniversitede geliştirilmekte olan devasa bilgisayarlara gösterdikleri “aykırı” ilgi olarak somutlamak yanlış bir tespit olmayacaktır.

1983’de bu aykırı ilginin kurumsallaşmış versiyonu olan 414, ABD’nin nükleer silahlarının geliştirildiği ulusal laboratuarın sistemine sızmış, ABD’de Legion of Doom, Almanya’da ise Chaos Computer Club gibi yapılanmalar gelişmiştir. Sanal boklarının ortaya dökülmesinden korkan ABD, 1986’da “Computer Fraud andA buse Act” (Federal Bilgisayar Sahtekârlığı ve Kötüye Kullanma) yasasını çıkartır. Sanal savaşlarda “nefer” olarak Hackerları (ki devlete çalışmak Hacker etiğiyle bağdaşmaz, bu yüzden bu tip insanlar Hacker yerine kanımca başka bir kelimeyle anılmalı) çok seven devlet, enformasyonun özelleşmesinin, mülkiyetleşmesinin ya da kurumsallaşmasının önünde anonimleştirici bir engel olarak gördükleri Hacker’ı, bu, don lastiği gibi nereye çekersen oraya gidecek yasa ile baskı ve kontrol altına almaya çalışmıştır.

Gerçek Hacker’lar sanal bilgiler vasıtasıyla kişisel çıkarları peşinde koşan, virüs yazan, veri hırsızlığı ya da soygunculuk yapan, kısaca devletlerin hayatın her alanında, elleri altlarındaki basın-yayın organlarıyla bize göstermek istedikleri türden suçlular değillerdir.

Militarize edilmiş, askeri-endüstriyel sanayilerini geliştirmekte kullanılan enformasyona, verilere yeni kanallar açarak, dünya halkları için kullanılabilir hale getirmeye çalışan problem çözücülerdir.

Hacker, yapmış olduğu, sızma/lar ile verinin “hız-ekonomi/politiği”ni sekteye uğratır. Ona yeni akı yönleri çizerek enformasyon mülkiyetiyle varolan yeni egemen sınıfların egemenlik alanlarına müdahale eder, bilgiyi anonimleştirir. Hacker etiği, “Enformasyon özgür olmalıdır” der.

Denetim mekanizmaları (devletler, kıtalarüstü sermaye ve çıkar grupları) şebekeyi geliştirirken bir yandan da kendisini devirebilecek, yayılıp denetimi ele geçirebilecek bir karşıt kolektif zihniyeti de geliştirdiklerinin farkında değillerdir. (Roma’yı yapan yollar onu yıkan yollardır da.)

Burada, Rahmani Klavye adlı anarko-islamist Hacker fanzinindeki “Davet” başlıklı yazısıyla Ramazan Gür’ün yaptığı benzetme önemlidir. Kendisi Hackerları Osmanlı İmp. ordusundaki “Lağımcılar” sınıfına benzeterek lağımcıların surları dipten kazarak tünellere barut dolu fıçılar yerleştirerek surları dipten yıkmalarını, mevcut kapitalist sistemi yıkıcı güç olarak gördüğü Hackerlara benzetmiştir.

Sözlük anlamı olarak, “içine bakmak, kesmek, yarıp açmak” anlamlarına gelen Hack kelimesinin bilişim sektörü ve politik açıdan ele aldığımızda, “yarıp açmak” ifadesinin bu kelimenin en yaklaşık karşılığı olduğu düşünülebilir.


Beat Kuşağı’nın kaotik ismi William S. Burroughs, dilin bir çeşit virüs olduğu iddiası ile Hackerların atası sayılır. “Başlangıçta sözcük vardı ve sözcük Tanrıydı ve o zamandan beri sır olarak kaldı. Sözcük Tanrıydı ve sözcük dile getirdiğimiz et idi… İnsan eti… Yazı’nın başlangıcında… Hayvanlar konuşurlar ve enformasyon iletirler, ama yazamazlar. Gelecek kuşaklar ya da kendi iletişim sistemlerinin sınırı dışında kalan hayvanlar için enformasyonu erişilebilir kılamazlar. Bu insanlar ve hayvanlar arasındaki can alıcı farktır. Yazı… Elektronik Devrim’de bir virüsün çok küçük bir sözcük ve imge olduğu kuramını geliştiriyorum. “

Burroughs cut-up tekniğini bir çeşit karşıt estetik yaklaşımından, dilin zihindeki ve zamanla insan davranışlarını dahi kontrol edebilecek alt bensel etkilerine karşı bir panzehir olarak sunmuştu. Wittgenstein’ın insanın dil üzerinden algılama ve aktarma yetisini oluşun sınırlarıyla eşleyen “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır” tümcesini kökten parçalamaya yönelik bir davranıştı bu. Dili Hacklemek ve böylece denetim mekanizmalarının sözcükler üzerinde geliştirdikleri tahakkümü (bkz; Orwell 1984 romanı) parçalamak ve bu viral virüsleri ayıklamak…

Bu kelimelerin taşıdığı anlamı, insanları sevkettiği katatonik ruh halini ve itaate yönlendirmesini kesip, parçalayıp yeniden birleştirerek farklı kombinasyonlar vasıtasıyla yeni ve kişisel bir anlatım biçiminin obüslüğünde bir nevi karşıt virüs (aşı) gibi yayarak, sistemin virütik dil ve anlaşma mekanizmalarını Hacklemek, parçalamak…

Enformasyon Çağı’nda artık “enformasyon kullanıcıları” ya da öyle olduklarına inananlar (daha doğru bir ifadeyle: inandırılanlar) aslında çok organize bir şekilde enformasyon izleyicisine dönüştürüldüklerinden, Situasyonist Debord’un “Gösteri Toplumu§” adlı eserinde işaret ettiği gibi atalete boğulmuş, değerlendirmekten ve sentezlemekten uzak, bakıp unutan insanlara çevrildiklerinden bihaberler.

Bir ara gazetelerde bile promosyon kapsamında dağıtılan bilgi sayma işinden oldukça uzak; hem TV, hem müzik seti, hem DVD player olarak fonksiyonundan planlı bir şekilde uzaklaştırılmış bu aygıtlarla enformasyon toplayıcısı olduğuna inanan, hatta birkaç adım öne geçip, lamerlikle, mail şifresi kırmakla zayıf karakterini Hacker payesi ile yamamaya çalışanlar dahi mevcut.

Oysa Hackerlar, sanal paparazziliklerden uzak, bilginin kolektifleştirilmesini amaç edinmiş, denetim mekanizmalarının sanal ağlarını parçalayan, şöhret ve şan ile ego şişirmeyi umursamayan, zamanını, yaratıcılığını ve becerilerini sanal bir ura dönüşen, veri egemenlerin konumlarını sarsmak için kullanan kişilerdir. Yaşadığımız coğrafyaya göz attığımızda bu kaygılarla hareket eden ve kolektif bir çabanın ürünü olan Red Hack’i görmekteyiz.

Hack ve Hackerlığa dair bu göz atımın ardından kitaba geçersek: kitabı alanlar eğer içinde Hackerlık ile ilgili pratik bir şeyler bulacaklarına inanıyorlarsa, baştan söyleyelim; hayal kırıklığına uğrarlar. Elinizde tuttuğunuz bir manifestodur. Hackerlığı; etik, politik ve filozofik olarak ele alan, onu temellendirmeye, ait olduğu gerçek köke işaret etmeye çalışan bir manifesto.

McKenzie bu eserinde anarko-sosyalist bir açıdan Hacklemeyi ya da kırma eylemini ele alıyor. Marx’ın sınıflar teorisine, enformasyon çağının doğan sınıfı olarak Hackerlığı da eklerken, karşı kutup olarak da vektörel sınıfı belirliyor.

Enformasyon iletim teknikleriyle ilgilenmeyenler için dahi okunması gerekli bir çalışma; çağa ilişkin sınıflar teorisi, sosyolojik bakış açısı ve Hackin sadece bir bilişim terimi değil aynı zamanda Heraklitos’un “Değişmeyen tek şey değişimdir” ya da Troçki’nin “Her gün yeniden devrim” sözlerinde vurguladıkları diyalektiğin karşılığı olduğunu düşündürmesi açısından da önemli.

“Suçum merakımdan geliyor…” “…Beni engelleyebilirsiniz ama hepimizi durduramazsınız…”

-The Mentor-

Not: 6.45 olarak, Hack ile ilgilenenlere naçizane tavsiyemiz:

-Açık kaynaklı yazılımların testlerine, hata ayıklamalarına yardımcı olmanız

-Elinizden geldiğince kullanılabilir bilgiyi anonim olarak yayımlamanız

-Aletsiz yapılan, fiziksel güçten ziyade; disiplin, kontrol ve farkındalığı oluşturan ve geliştiren dövüş sanatlarıyla ilgilenmeniz

-Namaz, meditasyon ve zen zihni gibi konsantrasyonu geliştirici öğreti ve disiplinlerle zihin kontrolünüzü geliştirmeniz

-Haiku, dil felsefesi gibi alanlarla ilgilenmeniz

-Analitik bir müzik kulağı edinmek için müziği hayatınızın her alanına yaymanız (klasik Türk müziği, klasik müzik, noise vd.)

YAŞASIN KAOS!

YAŞASIN BİLGİNİN SERBEST DOLAŞIMI!

Kerem Kamil Koç

Topçu Çavuş

II. Obüs Taburu, III. Batarya

Garnizon, Osmaniye




§ bkz, Ayrıntı Yayınları